9 Ocak 2011 Pazar

Dikkat! Tüm markaların gözü sizin üzerinizde!


08.Ocak.2011
1980’lerin sonu ile 90’lı yıllarda doğanlar, size; “Millenians” yani “Binyıl Kuşağı” deniyor. Y ile Z kuşakları arasında sıkışmış bu tüketim kuşağı, pazarlamacı ve reklamcıların hedef kitlesi...
Hayriye MENGÜÇ / Hürriyet KAMPÜS
201O yılını bitirip 2011’e girdik. Yeni binyılın 10 yılını yedik bile... 90’lı yıllarda doğanlar, bugün artık birer üniversiteli. Sosyal bilimciler onlara, “Millenians” yani “Binyıllılar” ya da “Binyıl Kuşağı” diyor. Yani, 1970’lerin yarısı ile 2000 arasında doğan Y kuşağı ile 2000 sonrası doğan Z Kuşağı arasında kalanlar... Yani, 1985’le 2000 arasında, tam Binyıl döngüsünde doğanlar, bilmem farkında mısınız? Siz, şu an ekonominin en gözde kuşağısınız. Henüz 2000 sonrası kuşak tam anlamıyla tüketmeye başladığı için; pazarlamacı ve reklamcıların en önemli hedef kitlesisiniz. Peki, siz kimsiniz?

3 milyon üniversiteli
Türkiye’de 15 milyon gencin yaklaşık 3 milyonu üniversite öğrencisi, 5 milyonu lise öğrencisi, 7 milyonu ise çalışan gençlerden oluşuyor. Alışveriş trendleri açısından bunun önem taşıyan yanı ise bu nüfusun yüzde 20’sini oluşturan gençlerin kendi alım güçlerinin yanı sıra tüketim konusunda ailelerini yönlendirme gücüne de sahip olmaları ve bu gücün giderek artıyor olması. Youth Republic Ajans; 16 farklı ilden 3 bin 119 üniversite ve lise öğrencisiyle ve 1.533 okumayan/çalışan genç ve gençlerin aileleriyle görüşerek “Harçlık Pazarı” isimli bir araştırma hazırladı. Araştırmaya göre, “Millenians” yani “Binyıl Kuşağı” şu özellikleri taşıyor:
- 1982-2004 yılları arasında doğmuş gençlerden oluşuyor. X Kuşağı’nın boşvermişliğine karşı ortaya çıktı.
- Birbirlerini desteklemek üzere kurulu bir topluluk.
- Aileler ve arkadaşları ile geçmiş kuşaklara göre daha yakınlar.
- Pozitif katkıda bulunmak ve pozitif bir değişim sağlamak istiyorlar.
- Ailesi tarafından korunmuş, pohpohlanmış ve başarı için güdülenmiş bir nesil.
- Herşeyi bir arada yaşayıp, herşeyi bir arada yapıyorlar.
- Birlikte olmayı tercih ediyorlar.
- Otantik ve biricik olanın peşinden gidiyorlar.
- Kendileri gibi olmaktan korkmuyorlar.
- Markaların çok farkındalar.
- Ailelerine kıyasla teknolojiden çok iyi anlıyorlar ve bu durum, hayatı ailelerinden daha iyi algıladıkları düşüncesine yol açıyor.
- Teknolojisiz bir hayat bilmiyorlar ve yeni teknolojiler onların medya tüketimini analogdan dijitale, dijitalden de online döndürmüş durumda.

Bu iki grup pazarlamanın motoru
Marka pazarlama uzmanı Fatoş Karahasan, “Şu an dünya üzerindeki elektronik, teknoloji, moda ve medyadaki tüm trendleri; üniversite öğrencisi olan, çok parası olmayan daha çok harçlık ekonomisine sahip, fısıltı gazetesini kullanan 18-24 yaş arası kesim belirliyor” diyor. Bu yaş grubunun belirlediği trendleri, diğer yaş gruplarının takip ettiğini söyleyen Karahasan, bu genç gruba dahil olanların; araştırmacı, yeniyi seven ve canı çabuk sıkılan bir yapıya sahip olduğunu belirtiyor. Bilgi Üniversitesi’nde dijital medya dersleri de veren Karahasan, ayrıca 18-30 yaş arasına da dikkat çekiyor:

"18-24 yaş kesimini biraz daha genişletirsek; 18-30 yaş arası grupla yani, artık üniversiteden yeni mezun olmuş ve üzerine beş yıl geçirmiş bir grupla karşılaşırız. Esas alım gücüne sahip olan kesim, bu gruptur. Daha çok erkektir. Bu grubun artık bir işi vardır ve cebi doludur. Evlilik öncesi dönemdedir. Eğlence ve modayı sonuna kadar tüketir. 18-24 yaş ile 18-30 yaş arası işte bu iki grup, bir anlamda dünyayı ayakta tutan gruplardır.”

Tüketim ve algı biçimi değişiyor
Reklamcılar Derneği üyesi, Mass Ajans ortaklarından, dosya transfer ve sunum platformu genna.mcg Başkanı Selim Tuncer ise internetle birlikte gençliğin tüketim ve algı biçimlerinin farklılaştığını vurguluyor. Reklam ve iletişim uzmanı Tuncer, “İ.Ö. 4 bininci yılda icat edilen yazı, birçok düşünüre göre insanın düşünce yapısını değiştirmiştir. Bir devrim yaratmıştır. Milyonlarca insanı uzaktan iletişimle birbirine bağlayan bir sistem olan internet teknolojileri ise yazıdan daha büyük bir devrimdir” diyor ve tespitlerini şöyle sürdürüyor:

“Mevcut gençlik, eski kuşaklara göre farklı tüketim ve farklı algı biçimleri geliştiriyor. İnterneti daha içselleştirmiş durumdalar. Örneğin akıllı cep telefonunu, çakı bıçağı gibi kullanıyorlar. Bu nedenle reklamcıların, bu kuşağa ulaşmak için geleneksel mecraların dışına çıkmaları gerekiyor. Aslında markanın hedef kitlesiyle ilgili bir şey bu. Gençliği hedefleyen markalar, gençlerin mekanlarını, mecraları, formatlarını ve psikolojisi çok yakından takip etmek zorundadır.”

                        

En büyük özellikleri eğlence ve medya tüketmek
BİLGİ
 Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Üniversite Bilişim Teknolojisi Hukuku Uygulama Ve Araştırma Merkezi Danışma Kurulu üyesi Dr. Özgür Uçkan, Binyıl Kuşağı’nın çeşitli terör, doğal afetler ve ekonomik kriz gibi korku ortamlarından kaçmak için eğlence ve medya tüketmeye sığındığını ve hepsini de büyük bir hızla tükettiğini söylüyor. Dr. Uçkan, konuşmasını şöyle sürdürüyor:

- Yaşadıkları ‘korku korkusu’, onları maymun iştahlı yapıyor; her şeyden bir ısırık alıp bırakıyorlar. Bir şarkının yarısını dinleyip diğerine geçiyorlar; kısa videolar (YouTube), TV dizileri, kısa mesajlar (SMS’ler ve Tweet’ler), dilde kısaltmaları tercih ediyorlar.

- Bu kuşağın içine doğduğu ortam, bilgi ve iletişim teknolojilerinin hızla hayatın her alanına gömülü hale geldiği, iletişim ve bilgi hızının baskın eğilim olduğu, ekonominin bir ağ ekonomisine dönüştüğü bir iletişim dünyası. Gerek tüketim gerekse sosyalleşme davranışları, dijital teknolojiler ve ağ eksenli olarak gelişiyor. Bu kuşak ekran bağımlısı; gözleri sürekli olarak cep telefonlarının, iPad’larının, netbook’larının, hatta demode olmasına rağmen TV’lerinin ekranları arasında geziniyor; mesaj yazmak, klip izlemek, ödev yapmak, sosyal medyada yazışmak gibi bir çok şeyi aynı anda yapabiliyorlar.

Bu kuşağın sosyal medyanın gelişimini tetikleyen kuşak olması boşuna değil. Çünkü “korku korkusu” onları sosyalleşmeye zorluyor.

- Öte yandan iletişim hızının artışı, bu sosyalleşmeye en uygun alan olarak interneti dayatıyor. Web 2.0 ve sosyal ağlar bu kuşağın “sosyal uzantısı” haline gelmiş durumda. Millenians üyeleri kendilerini bir topluluğun parçası olarak hissetmedikleri zaman kimlik bunalımına giriyorlar. Ama her şey gibi toplulukları da hızla tüketiyorlar. Kısacası, reklamcıların ve pazarlamacıların bu kuşağa arayıp da bulamadıkları bir sosyal laboratuvar ortamı gözüyle baktıklarını söyleyebiliriz.

ABD’DEKİ BİNYILCILAR GELECEKTEN ÜMİTSİZ
ABD’de Pew araştırma şirketinin “Milenyum Kuşağı” olarak adlandırılan 18-29 yaşları arasındaki kişilerin kendilerini nasıl gördüklerine ve en çok neleri önemsediğine yönelik 2 binden fazla kişi üzerinde yaptığı araştırmaya göre, iş bulmakta zorlanıyorlar ve önceki kuşaklardan daha geç evleniyorlar. Bu nedenle çocuk yapmayı erteliyor ve aileleriyle yaşamaya devam ediyorlar. İş bulamayacağından endişe ettiği için eğitime daha çok önem veriyorlar. Ayrıca araştırmaya katılanlardan çalışanların yüzde 69’u, yeterince para kazanamadığını düşünüyor. Gelecekten oldukça ümitsiz olan bu kuşağın temsilcilerinin yüzde 88’i, ileride de daha iyi para kazanamayacaklarına inanıyor. Öte yandan bu kuşağın önceki nesillere göre

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder