29 Şubat 2012 Çarşamba

MUŞAMBA 29.02.2012


Ey Muşamba milleti,

Aşağıda yazılanı iyi oku. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi diye değil, ibretlik bir paylaşım olduğu için diyorum. 
Atatürk yaşasaydı ve Facebook’ta bunu paylaşsaydı, “like” ede 
ede, “share” ede ede bir hal olurdunuz. Okullardan 
kaldırılması düşünülen hitabe diyor ki:

Ey Türk Gençliği!


Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.


Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.


Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!


Şimdi durup dururken bunu neden mi paylaştım? Canım istedi. Eğitim sistemi yine değişiyor arkadaşlar. E, haklısınız, “İki senede bir sistem değişir mi?” dediğinizi duyar gibiyim. Değişir. Değişmek zorunda kalacaktır, çünkü zaman hızla akıp giderken teknoloji, bilgiye ulaşma biçimimiz ve düşünce yapılarımız da değişiyor. Yani, bir sistemi ilelebet sürdürmek için ısrar etmek büyük hata olur. Buraya kadar anlaştık. Ama 8+4 mü, 4+4+4 mü, ilk dört seneden sonra ne olacak, gibi muğlak konuları netleştirirken, toplum vicdanına da kulak vermek gerekiyor herhalde. İçinden çıkılmaz bir hal aldığı için ben de üstünde kafa yormayı bıraktım. Durumun vahametini anlamak için üstteki paylaşımı bir kez daha okumanızı tavsiye ederim. Eğitim sistemi parçalara bölünerek ülkenin getirilmek istendiği bir nokta olsa gerek sevgili Muşambacılar, değil mi? Muhtaç olduğunuz kudret, beyninize takılacak çipte yer almadan önce, Atatürk’ün bilmem kaç yıl evvel yaptığı uyarıya kulak vermekte fayda var.



Asteriks hüptrix popderix

Kadınlar arasında bir Biscolata efsanesidir gidiyor. Ne erkekler onlar ama! Her biri Adonis! Aman yalebbim! Erkeklerin sinirini kaldıran reklam. N'oldu? Zorunuza mı gitti beyler? En dandik ürünün reklamında bile çıplak kadınlar, ilik gibi vücutlarıyla kol gezip size göz banyosu yaptırırken, siz karılarınızın, sevgililerinizin yanında o vücutlara ağız sulandırırken iyiydi, değil mi? Kadınlar da doğru dürüst erkek görünce hepinizin foyası meydana çıktı. Kel, göbekli ve bıyıklı olduğunuzu hatırladınız ve kıskandınız değil mi. Hepiniz reklama b*k atıyorsunuz. Gerçek değillermiş! Sizin ağzınızın suyunu akıtan kadınlar da gerçek değil o zaman. Gerçek olan kadın, aha da resimdeki teyzedir. Kapmış gül gibi delikanlıyı. Kanlı canlı kavramış abiyi. Olay budur. Helal olsun teyzeme!




Pastörix  tetrix matrix

Kadınların bu evlilik düşkünlüğü meselesi beni benden alıyore. Her kadın aynı değil tabii. Ben de bir kadınım, ama evlenmeyi hayatının amacı edinmiş kadınlar garibime gidiyor. Onların başka niyeti olduğunu düşünüyorum. Keza, bunu da evlenme programlarında görüyoruz. Eş değil finansör arıyor hatunlar. Oraya gelmeden önce tembihlenmişler adeta. “Çulsuzsa gitme aman, parası, evi varsa fare de olsa git!” Sonuç ortada. Bir gram abartı yok bu karikatürde yemin ediyorum.



Bomba bomba bomba



Biraz da çevremizin sesini dinleyelim. Amerika, dünyanın öbür ucuna elini uzatır, İran'ı atom bombası yapmakla, dünya güvenliğini tehdit etmekle suçlarken kendi yediği naneyi görmezden geliyor. Ama biz alıştık, değil mi? Amerika bu, yapar. Hepimizin boğazını keser, sonra uzakta birisi bıçakla bir başkasını tehdit ettiğinde kahraman kesilir ve hem bıçak tutan kişiyi hem de boğazına bıçak dayanmış kişiyi öldürür. Sonra da "Yes, we can" der. "Demokrasiyi getirdim hehe" der. Eyvallah Amerika, sağ ol. Sen de olmasaydın kim nükleer deneme yaparak dünyanın anasını belleyecekti? Tabii, bir tek sen değilsin günah keçisi. Diğer ülkelerin ettiğini de yadsımamak lazım. Yaptıkları nükleer denemenin sayısı kadar bombayı atmalarına hiçbir zaman gerek olmayacak oysa. "Birisi bomba atar da dünyayı yaşanmaz bir yer yaparsa ne yaparız!" deyip zaten her gün bombalıyorlar anasın satayım. Bu adamlarda ne kafası var, harbiden merak ediyorum.

Ha, bir de bunlar yetmezmiş gibi, İran'ın uranyum zenginleştirme projesinden ödleri patladı. İyi de, o adama uranyumu zamanında siz vermişsiniz. Hem siz yaparken iyi, başkası yapmasın mı? Oldu canım!

Ha, bir de işin öteki yüzü var: Ne hikmetse, Akademi de gitti Oscar’ı İran'a verdi, şaştım kaldım. Bir nevi baltaları gömme operasyonu muydu acaba? İsrail'in de bir filmi adaydı, ama ödülün İran'a gitmesi şaşırtıcı, hatta süprik. Stratejik bir karar olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle tarafsız değil.

Of yahu, bu hafta ne çok siyaset yaptık düz ovada, ayak üzeri. Gelin, biraz da dağda siyaset yapalım. Kış bitmeden dağlara gidip kayalım. Zaten bu kış uzun geçeceğe benziyor. İstanbul’a yılın beşinci karı yağdı ve her yer buz. Nisan sonuna kadar kayılır dağlarda, ben size diyim beybi.


Dipnot: Bugün 29 Şubat diye iğrenç espriler yapmaya kalkmayın. Dört yılda bir gerçekleşen bu duruma biraz saygınız olsun lütfen. Dünya, Güneş'in etrafındaki dönüşünü kolay kolay tamamlamıyor. Ne badireler atlatıyor, bilseniz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder