4 Mart 2012 Pazar

PAZAR SENFONİSİ



Pazar akşamı, Yalova'dan feribotla Yenikapı'ya geliş: 75 dakika. Yenikapı'dan Taksim'e geliş: 15 dakika. Taksim’den Beşiktaş'a geliş: 30 dakika. Sebep: Beşiktaş-Trabzonspor maçı. Maçı sadece kadınlar ve çocuklara açtıkları için ortalık genç kızlar ve birkaç anne kaynıyordu. Taksim Meydanı, bu kadar kadını bir arada görmemiştir. ‘Sporun güzel yüzü’ diyelim buna. Beşiktaşlı kızlardan bazıları türbanlıydı. Trabzonsporlu kızların ise sadece birkaç tanesinin başı açıktı. Neymiş? Maç sadece kadın ve çocuklara açı olsa da, trafik çilesi bitmiyormuş.

* * *

Eğitim sisteminde 4+4+4 modeli, bence AKP’nin aleyhine olacak. Neden mi? Şimdi birçoğumuz, çocuk işçiliği artacak, okula devam azalacak, kızlar kocaya verilecek, okuldan alınacak, imam hatip liselerine girişin yaşı küçülecek, dindar/yobaz nesiller yetişecek, diye endişeleniyoruz ya? Bundan endişelenmesi gerekenler, aslında bu sistemi en çok isteyenler olmalı. 8 yıllık zorunlu eğitim yokken, okullaşma oranı daha düşüktü. Kızlar erkenden okuldan alınıyor veya okutulmuyor, evlendiriliyordu. Çocuk işçiliği daha fazlaydı. Bu da toplumun en alt kesimlerinin bazı imkânlara erişimini engelliyordu. Ancak, eğitimde fırsat eşitliğiyle beraber, toplumun en alt tabakasındaki/en uç kesimlerindeki çocuklar bile ortaokul, hatta lise okudu; daha fazla kız okula gitti, erken yaşta evlendirilmekten kurtuldu; daha az çocuk küçük yaşta çalışmak zorunda kaldı. Bu da daha fazla sayıda gencin meslek sahibi olması, makûs talihini yenmesi, daha iyi bir geleceğe kavuşarak ailesini de kurtarması gibi fırsatların önünü açmış oldu. Şu an AVM’lerde tüketerek ekonomiye can veren bir yapay orta sınıf varsa bu, biraz da bu sistemin eseridir. Çocukları 10 yaşında kendi yolunu çizmeye bırakır, ailelerin kız çocuklarını okuldan almasına, erkekleri çalıştırmasına veya evlatlarını din eğitimi alsın diye imam hatiplere göndermesine sebep olursanız ne olur biliyor musunuz? İleride erişemedikleri, mahrum bırakıldıkları her fırsat ve olanak için sizi suçlarlar. “Toplumun marjinlerinde kaldık, alt sınıftık, hep böyle kalacağız, bizi buna mahkûm eden elitler utansın!” diyerek sizi suçlarlar. Tam da ‘ülkeyi elitlerin boyunduruğundan kurtardık’ derken çok küçük yaşlarda çocukları eşitlikten mahrum bırakırsanız bu toplumu yine o hiç sevmediğiniz elitlere mahkûm edersiniz. Çünkü imkânı olan ve biraz eğitimli her aile (geçmişte ‘elit’ olarak nitelendirilen aileler), çocuğunu üniversiteye kadar okutacak ve meslek sahibi yaparak iş hayatına hazırlayacak. Ancak, eğitimini tamamlayamamış gençler, ne yazık ki, iş bulmakta zorluk çekecek; imam hatipliler de ilahiyat okumak zorunda kalacak ve iş dünyasında, yeterince donanımlı olamadıkları için, kendilerine yer bulamayacaklar. Her ilde üniversite kurularak amaçlanan diplomalı toplum yaratma projesi de sekteye uğrayacak. Şimdi tekrar düşünelim: Dindar nesil yaratmak mı daha iyi olur, meslek sahibi olabilecek nitelikte bir nesil mi?

* * *

Cumartesi akşamı kapımı zorlayarak evime girmeye çalışan hırsız! Evet sen, soldaki esmer ve siyah montlu olan! Muvaffak olamadığına sevindim. Çünkü kapıyı açıp içeri girdiğine, inan, değmeyecekti. Performans/ganimet değerlendirmesinde düşük puan alan bir ev seçmişsin. Ölçek ekonomilerinde 1 birim mal üretmekle 1000 birim mal üretmek aynı maliyete çıkıyorsa, 1000 birim üretirsin, değil mi evladım? Senin için de benim evime girmenle çok fazla ganimet toplayacağın bir eve girmen aynı maliyet, ancak elde edeceğin sonuç çok farklı. Ha, benim eve giremedin, git şansını başka yerde dene, demiyorum sana. Fakat eminim ki şu hayatta çalmadan da yapabileceğin güzel işler var. Üstte yer alan, eğitimle ilgili yazımı senin için yazdım. Küçük kardeşin de senin gibi olmak zorunda kalmasın diye... Kendine saygını asla kaybetme, bu işleri kendine layık görme. Senin atanla benimki aynı. Ben o  kadar aciz değilsem, sen de o kadar aciz olamazsın!

1 yorum: