6 Şubat 2012 Pazartesi

HAYRAN HAYRAN İZLE AMA HAYVAN OLMA



Birkaç yıldır ekranları kaplayan dizi furyası, hayatlarımızı da kapladı iyiden iyiye. Artık yaşamımızı dizi saatlerine göre planlıyoruz. Aslında, ben dizi izlemem; evde televizyonum bile yok; ama toplum olarak böyle bir hayat tarzını benimsediğimizi görmekteyim. Ailemde dizi bağımlısı çok. Her akşam bir diziye kilitleniyor evin en az bir ferdi ve evlere bir TV yetmiyor, çünkü erkek de başka bir şey izlemek istiyor.

Bu furyanın hayatımıza diğer yan etkileri, pazardaki ürünlerle oluyor. Sokağa çıktığımda dükkanlarda elle yazılmış şu yazıları görmekteyim: “Hürrem kokusu gelmiştir”, “Fatmagül’ün üstüne dökülen votka bulunur”, vs. Satın alma tercihlerimizi de değiştirdi diziler. Tüketim için yeni güdüler ortaya çıkarıyor ileyicide. Tabi, Hürrem’in nasıl koktuğunu nereden biliyorlar, onu bilemeyeceğim, ama dizilerde görülen giysiler, takılar, aksesuarlar, eşyalar falan şiddetle arzu edilir oldu.

Dizilerin bir başka etksi de konuları işleyiş biçimleri. Dikkat ettiyseniz, yerli dizilerde son zamanlarda tecavüz olaylarını işlemek moda oldu. Kadına şiddet her zaman vardı. İlla ki en az bir bölümde dizi karakterlerinden birisi dayak yer, bıçaklanır, kurşunlanır ve hastaneye düşer; genç kızlardan birisi mutlaka kazara hamile kalır. Her dizide kesin şeytani emelleri olan psikopat ruhlu birisi, tüm aileye kan kusturur, birisi sevgilisini aldatır veya iki adam aynı kadına aşık olur. Sorun, tüm bunların normal şeylermiş gibi işlenmesi bence. Evet, her dizide kötüler elbette ettiğini buluyor, ama iyiyle kötüyü ayırt edemeyecek durumda olan onca insan, izlediklerini hayatın normali sanıyor. Oysa, sıradan bir  kimsenin hayatında, bu kadar kötülük bir araya gelmez, ki dizi karakterleri de, sözüm ona, hayatın içinden, sizden bizden insanlar.

Dizi senaristleri, her ne kadar kendileri de çok iyi bilse de halkın taleplerini çok iyi anladıkları için, onlara gerçek hayattan farklı tablolar sunuyor. Söz gelimi, bir dizi karakterinin oturduğu semti, çalıştığı işyerini, kişiliğini ve sosyokültürel durumunu karşılaştırdığımda, anlamlı bir bütün oluşturduklarını göremiyorum. Senaristler de bunun farkında, ama dizileri de başka türlü çekmenin imkanı yok. Ya mekan, ya konu ya da oyuncu sıkıntısı var. Veya dediğim gibi, halk bunu istiyor.

O yüzden, izlediğinizden keyif alın, ama ona inanmayın. Emin olun, gerçek hayatta birçok şeyin karşılığı yok. Gerçek hayatta kimse Fatmagül’ün yengesi Mukaddes’e o kadar sabır göstermez. Gerçek hayatta belli bir eğitim, kültür ve gelir seviyesine ulaşmış hiçbir insan, Feriha’ya aşık olup da ona kavuşmak için ailesini ve tüm sosyal çevresini karşısına almaz.

Unutmayın, diziler sadece hayran hayran seyretmek için var; size bir şeyleri aşılamak için değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder