31 Aralık 2010 Cuma

MAĞAZA MI, PAZAR MI?

Hanımlar bayılırlar semt pazarından alışveriş etmeye. Meyve sebze reyonundan bahsetmiyorum. Pırtı pazarı denen, giyimden iç çamaşırına, ev tekstilinden incik boncuğa kadar her şeyin satıldığı kısımdan söz ediyorum. Ben de çok seviyorum, oradan biliyorum.

Bizim ev, Beşiktaş’ta cumartesileri kurulan pazarın burnunun dibinde. Hani, çığırtkanlar çığırdı mı, salondan duyuluyor neredeyse. Ama inanır mısınız, oraya bir yılda yalnızca dört kere gittim. “Nasılsa giderim” deyip gidemedim bir türlü, ne yapayım (Çok büyük kayıp değil, her hafta oradalar ne de olsa). Her cumartesi aklım pazarda kala kala başka işlerle uğraşıyor, akşam olunca da “Bugün de gidemedik, tüh!” diyip kendimi avutuyorum. Gittiğim zaman da zaten “Bu malları nerelerden buluyorlar. Pek de güzel. Fakat niye bu kadar ucuz ki? Bu işin içinde bir bit yeniği var” diyordum. İşin sırrı çözüldü efendim.

Geçen hafta kaçak yollardan ülkemize sokulmaya çalışılan 753 bin adet Çin malı sutyen ele geçirildi. Kaçak eroin, silah, içki, mülteci duymuştuk ama bunu ilk kez duymuşsunuzdur sanırım. Bu malların toplam değeri 1 milyon YTL imiş. Şimdi, malların değerini görmek için sizin de çok sevdiğiniz bir şey yapacağız: hesap kitap. (Sıfırlarla arası olmayan bakmasın!)
1.000.000 ÷ 753.000 = 1.33
Yani çamaşırların tanesi 1 Yeni lira 33 Yeni kuruş (artık “Yeni” sıfatını kullanmasak olmaz mı? Bazı banknotlar çoktan eskidi de, insan eline alınca “Buna yeni demeye 1000 şahit lazım diyor) ediyor. Dolayısıyla bu çamaşırlar, pazardan tanesi 5 liraya satın alınabiliyor sevgili okuyucular. Sonuçta pazarcı üstüne ne koysa karda.

Eskiden pazar malı dendi mi bir aşağılama algılanırdı. Şimdi pazardan giyinmek o kadar mantıklı ve takdir edilesi ki, bana pazardan aldıklarımı nereden bulduğumu soranlara gururla cevap veriyorum. Hem de bazı malları piyasada en şık mağazada bile bulamadığımın altını çize çize... Çok ilginç, akla hayale gelmedik şeyler satılıyor mahalle pazarlarında. Tanesi 2-3 liradan “donanıp” kendinizi zengin hissetmeniz sadece 3 saat alıyor.

Galiba pazara gitmeye üşenmeme sebep olan da bu 3 saat. O kalabalıkta ezilmeden alışveriş yapmak öyle zor ve vakit alıcı ki. Yere bir şey düşürene acımıyorlar. Ezip geçiyorlar. Aman, pazara çoluk çocuk götüreyim demeyin! Hatta çanta falan da götürmeyin. Hem mal güvenliğiniz için hem de çantayla oraya buraya takılıp zaman kaybetmemeniz için… Vakit kaybederseniz birileri sizin almak isteyeceğiniz şeyleri alıp bitirir, size bir şey kalmaz sonra. Pazar, erken gelenindir. Sona kalan dona kalır. Pazarın ahlakı, felsefesi, siyasası, makbulü budur.
        
Efendim, öte yandan, “Yok, ben ille de mağazaya gideceğim, Pazar kalabalığına gelemem, zaten ucuz mal giyeceğime çıplak gezerim” diyenler için bazı alışveriş tüyolarım olacak. Sizi alışveriş sırasında bile kurda kuşa yem etmeyiz icabında.
  1. Mağazadaki satış danışmanları olarak adlandırılan çalışanların her lafına inanmayınız. Kıyafet denerken, onlar daha siz sormadan hatta bırakın sormayı, kabinden çıkmadan “Çok yakıştı. Bu tam size göre. Kaçırmayın!” derlerse hemen atlamayın. Önce biraz düşünün. Bir keresinde işine can-ı gönülden bağlı bir mağaza görevlisi yanlışlıkla denediğim erkek ceketini neredeyse pantolonuyla beraber bana satacaktı(!)
  1. Cebinizde para yokken ya da alışveriş yapma amacınız olmadan gezdiğinizde her şeyi beğenir, ama nedense alışveriş amaçlı çıktığınızda alacak hiçbir şey bulamazsınız. O yüzden, ihtiyaçları tespit edip parasızken bir kere gezin ve beğendiklerinizi not edin. Sonra da almaya gidin. Beğenmezseniz almış olmak için almayın. Boş verin. “Kısmet bir dahaki seneyeymiş artık”, deyip geçin.
  1. İndirimleri bekleyin. Hiçbir mal, sezon içinde dünya kadar para ödeyerek almanızı gerektirecek derecede şahane değildir. Çünkü hem iki ay sonra yarı fiyatına indiğinde üzüleceksiniz, hem de o zamana sıkılmış olacaksınız. Sıkılmanızı geciktirmek ve giysilerinizin yeni kalmasını sağlamak için indirim dönemlerinde alışveriş yapın. Ucuza ve severek giyinin. Örneğin, kış sezonu mağazalara, Ağustos ortasında gelir. Azıcık sabredip kışın iyice bastırmasını bekleyin. Tam o tarihlerde mağazalarda indirim başlıyor. O arada mevsimlik şeylerle idare edin. Ben öyle yapıyorum.
  1. Alışverişe giderken yanınızda birini götüreceksiniz niyetinizi önceden ona belirtin. Buluştuktan sonra söylerseniz çok ayıp olur. Bu çok kötü bir emrivakidir. Hiç hoş değil. Kimse sizinle saatlerce oradan oraya gezmek zorunda değil ki. Üstelik, arkadaşınız sıkıldıkça, bir an önce alıp çıkmanız için size yakışmayan şeyleri bile beğendiğini söyleme olasılığı artacaktır. Yani kısaca, size yalan söyleme eğilimine girecektir. Ve kafası kızdığı bir gün bu durumu size karşı koz olarak kullanıp “Zaten senin iki hafta önce aldığın o tüylü pembe dağcı yeleği de sana hiç yakışmıyor!” diyecektir. Arkadaşlar bunun için vardır. Benden söylemesi.

2006'dan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder