14 Aralık 2011 Çarşamba

ÇARŞAMBA MUŞAMBA 14.12.2011




Bu yazıları ben mi yazıyorum, kim yazıyor yahu? Nasıl olup da günler haftalar çabucak geçerken, şu iki Muşamba arası bana çooook uzun bir zamanmış gibi geliyor? Mantıklı bir izahı olan barnak kaldırsın. Hayır, bir de bu ara içim fena sıkılıyor, içi boşaltılmış diş macunu tüpü gibiyim. Sıkılmış sıkılmış, içinde kalan son diş macunu için kafam da bükülmüş sanki, höh desem canım da çıkacak yani. Ama bunun karşıt görüşünde olan atasözü de der ki “Sıkı can iyidir, kolay çıkmaz” (tight soul is good, does not get out easily). Evim ve okulum en çok huzur bulduğum yerler, ama onun dışında nereye gitsem sıkılıyorum. Devamlı derin derin iç çekip duruyorum. Annem kızıyor artık, yapma diyor. “Aşık mısın sen habire iç çekip duruyorsun?” diye soruyor. Ahh ah! Keşke aşık olaydım da bu kadar sıkılmayaydım. Aşık olunca salgılanan hormonlar insanı rahatlatıyor. Resmen sakinleştirici etki yapıyor. O kadar sakinleştiriyor ki, hiçbir olumsuzluk umrunuzda olmuyor. İşte buna, ‘aşkın gözü kördür etkisi’ diyoruz (love’s eye is blind effect). Her şey iyi güzel de o aşkın bitiş anı yok mu, işte o zaman tepetaklak oluyor her şey. Ayağınız yerden kesilmiş vaziyettesiniz ya? Terk edilince uçaktan serbest atlamış gibi yere çakılıveriyorsunuz. İşte o yüzden sabahları uyandığınızda yatağınızda krater varmış da siz de içine düşmüşsünüz gibi hissediyorsunuz.

Of neyse, ben sizi buraya gülmeye eğlenmeye, isyan etmeye çağırmıştım di mi, boşverin beni bakalım. Siz nasılsınız? Nasıl iş güç? Kayınpeder nasıl? Tansiyon ilacını düzenli alıyor mu?

Seda Sayan Erol Köse’ye karşı


Erol Köse’yi, Cenk Koray Ödülleri tören gecesinde dövmüşler. Oğlum koşun la kavga var kavga! Valla ödül töreni sırasında mı, çıkışta mı olmuş bilmem ama ben Youtube’da bir dayak girişimi videosu izledim. Linkini burada vermeyeceğim, böyle seviyesiz bişeyi görmeyin zaten. Ama adam dayak yememiş ki, dayak ‘yiyeyazmış’. Yanındaki tipler, girişimci arkadaşı durdurduğu için şovu izleyemiyoruz. Gerçekten de şov yani. Erol Köse, dayak atacak arkadaşı sanki gibi “Ulan bu herif kameraların önünde beni dövmeye kalkacaktı, nerde kaldı?” der gibi sağına soluna bakıyor. Aynı cümleyi tekrarlayıp duruyor gazetecileri oyalamak için. Çok danışıklı dövüş olmuş. Bana pek inandırıcı gelmedi. Hemen arkasından Seda Sayan’ın, kendi televizyon programında Erol Köse’ye meydan okuması iyiydi ama. Harbi kadın. Bir güzel saydırmış. “Erkeksen gel ulan!” diyor en sonunda da. Gözlerinden ateş saçarak… Kadın gerçekten sinirlenmiş, çünkü Erol Köse denen (şahsen basiretsiz ve gıcık bulduğum) adam Seda Sayan’a ve Mehmet Ali Erbil’e saydırıyor. “Onların ne olduğunu ben biliyorum. Biz 40 kişiyiz. Birbirimizi iyi biliriz.” diyor. Valla öyledir ya da değildir, bilemem, ama bunu diyen Erol Köse olunca inandırıcı olmuyor he mi?

Düğün sezonu açıldı, altınları görelim beyler


“İstanbul, 166.000 düğünle dünyanın en çok düğün yapılan şehri olmuş. İstanbul’u 114.000 düğünle Las Vegas izlemiş. Evlenmeye çok meraklıyız!” demiş bir arkadaş Twitter’da. Heee, öyleyiz. Boşanmaya da meraklıyız. TÜİK verilerine göre, 2006’da İstanbul’da 20.679 boşanma olmuş (sanki enflasyon rakamlarını açıkladım ha, habercilikten kalma jargon). Şair Evlenmesi’ni bildin mi? Şinasi’nin... Hah, işte günümüzdeki olay da Şair Boşanması. Ne oluyor insanlar akın akın gelip İstanbul’da evleniyor da? Memlekete veya kendilerine bir faydaları oluyor mu? Boşanıp gidiyorlar aha. 8 yıl flört ettikten sonra evlenip 4 ayda boşananı biliyorum. Demek ki neymiş? Evlilik kağıt üstünde durduğu gibi durmuyormuş. Evleneceğin kişiyi çok iyi seçmek lazımmış. Las Vegas’ın İstanbul’un gerisinde kalması da ilginç tabi. Orada yıldırım nikahı yapılıyor. Genelde çok sarhoşken evleniyor çiftler. Sabah hatırlamıyorlar bile. Hangover izleyenler bilir. Heh heh. Boşanmak için uğraş dur ondan sonra. Günah şehri işte. Günahı legal hale getirmek için icat etmişler ama astarı yüzünden pahalıya geliyor. Peki, Hindistan’daki düğün sezonu boyunca dünya altın fiyatlarının belirgin biçimde arttığını biliyor muydunuz? O kadar çok altın takıyorlarmış ki, piyasalara yansıyormuş. Yani, evlenecekseniz Hindistan’daki düğün sezonundan önce evlenin, takıları kapın, orada sezon başlayınca bozdurun. İyi para ediyor.

Fantezi, evlilikleri bitiriyormuş

Haber7 haber portalında Mehtap Kayaoğlu, fantezilerin evliliklerin sonunu getirdiğini savunuyor. Şimdi anladık mı neden boşanmalar bu kadar fazla? Yazısında haksız da sayılmaz. Çiftler uygunsuz ve sapkın videolar, filmler izliyorlar, sonra içlerinden biri eşini bunları yapmaya zorluyor, yapmazsa boşanmakla tehdit ediyor, evlilikler sarsılıyor, diyor. Doğru. Amerikalı bir yazarın, pornonun hayatımızı, evlilikleri nasıl mahvettiği üzerine bir kitabını okumuştum. O da aynısını yazıyordu. Hatta daha fazlasını. Pornoya sardıran erkek, karısından uzaklaşabiliyor. Yani işin bir de bu tarafı var. Hayatı pornolardaki gibi zanneden, pornonun idealize ettiği cinsel ilişkiyi normal sanan ve kendisininki öyle olmadığı için bunalıma giren erkekler ve kadınlar varmış. Oğlum durun bir sakin olun yahu! Film lan o film! Gerçek değil. İnsan izlediği şeyi gerçek hayattan ayıramıyorsa izlemesin daha iyi. Korku filmi izlerken korkmayı, yanındakinin elini tutmayı anlıyorum da, film bitince de hayatı böyle mi zannediyorsunuz yani? Aynalar filmini izleyince aynanın önünden geçmeye korktunuz mu yoksa? Porno izleyince etkilenmek de aynen böyle bişey. İzlemeyin o zaman.

Medyumlar iş başında


2011 bitiyor ya şimdi? Her yerde gelecek yıla ilişkin tahminler, geride bırakmaya hazırlandığımız yılın değerlendirmesi falan yapılıyor. Klasik yıl sonu geyikleri. Peki sizce 2012’de ne olacak? Twitter’daki arkadaşların fikirlerine göz attım da, Fenerbahçe’nin şampiyon olacağı en güçlü tahminlerden biri gibi gözüküyor. Sakın bana laf atmayın, kulağınızı deler, küpe takarım! Cimbomluyum oğlum ben. Ama ortada da Fener’in allem edip kullem edip şamyion olacağına dair tahmin var. Ne yapayım? Bu gerçeği gizleyeyim mi sizlerden? Dile getirmeyeyim mi? Peki başka neler var? “Erol Köse kesin biriyle tartışacak, pampiş konusunu unutturacak yeni bir olay olacak, saksıda çiçek satışı artacak.” “Seneye görüşürüz esprisine daha fazla dayanamayan bir grup genç bütün arkadaşlarını vahşice katledecek.” “14 Şubat’a yalnız girecek olanlar şöyle diyecek: arkadaşlarımla daha çok eğleniyorum.” “Türkiye'ye şeriat gelecek! Kadın erkek ayrı yerlerde çalışacak. Tecavüz yasallaşacak. Tayyip ölümsüzleşecek!” “12.12.2012’de evlenecek 20541354 gerzek çift bulabilirim.” “Biscolata reklamlarına yeni karakterler eklenecek. Brezilyalı, Alman, İngiliz hatta bizim Türk erkeklerinden biri bile olabilir.” Hehe. Benim de tahminim şu yönde: 21.12.2012’de Maya takviminin sonu geldiği için kıyametin kopacağını düşünenler, bir önceki gün sevdikleriyle vedalaşacak. Hatta, bazıları işi abartıp, içlerinde kalmasın diye samimi itiraflarda bulunacak.

Biscolata demişkene

Biscolata, reklam işini iyice abartıp üç tane seksi erkeği kadınları yemlemek için kullanmış. Fransız, İspanyol ve İtaylan. Ama hiçbiri de gerçek erkeğin yanından geçmiyor. Biri plajda dans ediyor, yağmurda gitar çalıyor, öbürü sanatçı, bir diğeri boş zamanlarını sahilde koşup kas yapmakla geçiriyor. Yani bu reklam, kadınlara hakaret ulan! Kadınlar, siz salaksınız hehe, bizim ürünlerimizden almanız için sizi iyice aptal yerine koyup hayal dünyasının en tepe noktalarında gezdiriyoruz. Fantezi işini de iyice abartıyoruz, demek bu. E az önce ne dedik? Fanteziler yuva yıkardı. Vallaha hiçbir erkek bu reklamları karısına izletmez. Ama, işin feminist boyutu da var. Ekranda ve diğer mecralarda hep idealize edilmiş ölçülerde kadınlar boy gösterirken erkeklerin ağzının suyu akıyordu, sıradan kadınlar da sevgililerinin/eşlerinin suları akarken gıcık oluyordu. Şimdi biraz da kadınların ağzının suyu aksın bakalım. Erkekler de görsün, nasılmış eşinizin başka birine bakması! Hıh!

Peki ya reklamda Türk erkeği olsaydı?

Savaşma swoosh! adlı blogumda, bu reklamların videolarını bulabilirsiniz: savasma.blogspot.com

Türk erkeğine ilişkin yorumum da şöyle:
Hey yavrum! Acaba Batesmotelpro bu reklamların parodisini yapar mı ki? Kıllı, göbekli, kel ve bıyıklı bir Türk erkeği çıkıyor: "Ben yağmurda kadın dövmekten, televizyon karşısında karnımı kaşımaktan, plajda kadınları taciz etmekten hoşlanırım. Kadını kolundan tuttuğum gibi yerlerde sürüklerim, bildiğim tek sanat arabesktir, tespih sallamaktır!" diyor. Ve soruyor: "Benim modum öküzlük. İster misin?"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder