23 Eylül 2011 Cuma

DOĞRU EV YANLIŞ İLAN


En son yazımda, iş ilanlarından bazılarının ne kadar caydırıcı olduğundan bahsetmiş ve gelecek yazıda, emlak ilanlarının içler acısı haline değineceğimi yazmıştım. Sizlerle paylaştığım bu yazı, sadece bazı emlakçıları gocundurmasın lütfen. Bu yazı, dilini doğru kullanamayan herkese yazılmıştır.

Bundan 3 ay önce, Beşiktaş’ta kiralık ev aramaktaydım. Aramalarımı internette yoğunlaştırmıştım. Malum, insan çalışınca dışarı çıkıp sokak sokak ev veya emlakçı araması mümkün olmuyor. Hem internet ne işe yarıyor? Oturduğunuz yerden bilgi edinebilmeye… Ben de başladım emlak sitelerinde kriterlerime uygun ev aramaya. Çeşit çeşit ev, farklı farklı emlakçılar çıktı karşıma. Fotoğraflı ilanlara bakarak evi tahayyül etmeye, ilan metinlerini okuyarak evlerin özelliklerini anlamaya çalıştım.

Onca araştırmadan sonra edindiğim izlenim şu: Türkçe’yi bilmiyoruz. Araya emlakçı koymadan ilanı kendisi veren ev sahiplerini bir dereceye kadar anlayabilirim, ki onların da kendi dillerini bu kadar kötü kullanmalarını anlayamam aslında. Ama, emlakçıların bu konuda dikkatli olmaları gerekir. Kurumsal bir yazı o sonuçta. Yazısını kötü yazmış bir emlakçının saygı ve müşteri beklemesi düşünülemez. Zaten ev arayan kişiler, gidip görmeden bir evi iyice anlayabilmek için internetteki ilanın fotoğraf ve metinlerine muhtaç olduklarından, onlara doğru ve düzgün bilgi vermek gerekmez mi? Emkalçının da işi bu değil mi zaten?

Sözüm tüm emlakçılara değil tabi. Bazı büyük kuruluşlar son derece hassaslar ve işlerini çok iyi yapıyorlar. Fakat, bazıları var ki insan onların Türkçe’yi bilmediklerini, işlerini ciddiye almadıklarını veya her şeyi çok acele ve özensiz yaptıklarını düşünüyor. Her üç durumda da o emlakçıya karşı bir çekince oluşuyor. Ayrıca, evle ilgili anlatılmak istenen de tam olarak anlaşılamadığı için evin tutulacağı varsa da aylarca bekliyor.

Buradan, emlakçıların işlerini kötü yaptıkları sonucu çıkmasın. Öte yandan, ahkâm kesmek de istemem ama, ben emlak işine girseydim çok başarılı olurdum, diye düşünüyorum. Metinleri kuralına göre ve düzgün yazarsanız, evle ilgili biraz daha geniş detay verirseniz aslında, rakiplerinizin on adım önüne geçersiniz. Fotoğrafları da güzel ve temiz çekerseniz talibiniz çok olur. Bir de evleri temiz tutar, bakmaya gelen kiracı adayına derli toplu bir ev gösterirseniz müşteriniz eksik olmaz. Burada ev sahiplerine de biraz iş düşüyor tabi. Ha, bir de ben olsaydım, evlerin hissettirdikleriyle ilgili veya hangi kesimden kişilerin ne için kullanabileceğine dair birşeyler yazar ve duygusal pazarlama yapardım. Mesela, “Bu bahçe katı daire, yaz akşamlarında arkadaşlarıyla birlikte keyifli sohbetler yapmak isteyen çiftler için idealdir. Tabi bekarlar için de…” gibi bir cümleyle, evi bekarlar veya yeni evliler için daha çekici hale getirirdim.

Nerede okuduğumu hatırlayamasam da, İngiltere’de bir emlakçının, rakiplerinden sıyrılmak için portföyündeki evlere tamamen gerçekçi şeyler yazdığını okumuştum. Yani, daire kötüyse açık seçik yazıyor ve kirasını düşük tutuyormuş. Bu emlakçı kısa sürede çok meşhur olmuş ve sitesinin adeta müptelaları türemiş. Ve çok kısa zamanda çok fazla sayıda satış ve kiralama yapmış. Üstelik, kötü diye bahsettiği evler bile emlakçının dürüstlüğünün takdir edilmesiyle alıcı bulmuş. Yani, önemli olan ne sattığın değil, nasıl sattığınmış.

Şimdi, ne demek istediğimi örneklerle biraz daha anlaşılır hale getireyim. Fotoğraflarda üç farklı ilan görmektesiniz. Hepsinde metinler büyük harfle yazılmış. Anlaşılan, küçük harf kullanıp, gerektiğinde büyük harfi yazabilmek için ekstra tuşa basmaya üşenen yazarlar, işi garantiye almış. Ama, bu defa da metinlerde kullanılan cümleler çok kötü olmuş. Birinde hiç nokta yok. Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar adlı eserinin 100 sayfalık kısmı gibi... Nokta, virgül noksan. Diğerinde, ekler kesme işaretiyle ayrılmaktansa direk ayrı yazılmış. Sonuncusunda ise yazan kişinin sosyo-kültürel yapısına ilişkin yoğun ipuçları mevcut. Belli ki yazar, Türkçe’yi şiveyle konuşuyor ve kelimelerin nasıl yazıldığından haberi yok. Diyeceksiniz ki, ‘yanlış yazılan kelimeler Türkçe değil’. Olabilir. Mecraya iş çıkaracaksanız, nasıl yapılacağını bilmiyorsanız bile birisine danışınız. Danışmayıp kendi başınıza yaparsanız, o ev aylarca boş bekler.



Bu sadece bazı emlakçıların sorunu değil. Ne yazık ki Türkçe’yi günlük hayatında katleden bir sürü insanımız var ve bu katliam, işe de yansıyor. Pek çoğumuz iş yazışmalarında bile doğru Türkçe kullanmayı beceremiyor. Çekim ekiyle yapım ekini ayıramadığı için hangi ekleri kesme işaretiyle kullanacağını bilemeyen, bağlaçları ayrı yazamayan, noktalamadan haberi olmayan, kelimeleri yanlış yazan o kadar çok insan var ki memlekette. Bütün bunlar ilkokulda öğretiliyor ama boşuna okumuşuz demek ki 5 yıl ya da 8 yıl. Ya da demek ki üniversitede bile dilbilgisi dersi okutulması gerekiyor.

Aslında, bu yazıda, emlak (ki iktisat terimi olarak kullanıldığında emlâk yazılıyor) ilanlarını örnek vererek, ne kadar kötü bir dil kullandığımıza değinsem de, ev bile denemeyecek mekanların ev niyetine kiraya verildiğinden de bahsetmek isterdim, ama onu da ev aramaya giden sizlerin takdirine bırakıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder