Nisan ayının başlarında bir pazar günü… Gennaration’u hazırlamak üzere ajansta geç saate kadar çalıştım. Saat 23 sularında, grafiker arkadaşla işimizi toparlayıp ajanstan ayrıldık. Beraber metroya bindik. Ben Taksim’den Bostancı dolmuşlarına binip eve dönmeye niyetlendim. Ancak, metro Mecidiyeköy istasyonuna geldiğinde, ajanstan geç saatte çıkınca taksiye binme hakkım olduğunu hatırlayarak fikrimi değiştirdim ve arkadaşımla vedalaştım. Mecidiyeköy’den metrobüse binecek, Söğütlüçeşme’de inip oradan eve taksiyle geçecektim.
Bir önceki gün, yani Cumartesi sabahın erken saatinde, cep telefonuma Garanti Bankası şöyle bir mesaj göndermişti: “****** numaralı paracardınız, talebiniz doğrultusunda yenilenmiştir. Yeni paracardınız en kısa sürede adresinize gönderilecektir.” Ben mesaja anlam veremedim, zira öyle bir talebim olmamıştı. Yanlışlıkla geldiğini düşünerek çok da dikkate almadım açıkçası. Zaten bir gece önce, eve gelen temizlikçiye vermek üzere para çekmiştim evin yakınındaki bir bankamatikten.
Velhasıl, pazar gecesi saat 23:30 civarı metrobüse binmeden önce, cebimde sadece 6,5 TL olduğunu hatırlayarak, Mecidiyeköy metrobüs girişindeki Garanti paramatikten para çekmeye yeltendim. Fakat, o da ne? Paramatik, ‘paracard’ımı içeri girer girmez yuttu! Bende jeton düştü tabii. Bir önceki gün gelen mesajı o zaman anladım. Ama, bankanın yeni bir kart göndermeden mevcut kartımı yutmasını anlayamadım. Bir yandan kendime kızdım. Belki de kartın kullanım süresi doldu, neden üstüne bakmadım ki dedim. Bir yandan da, yenisini göndermeden eski kartı yutan ve beni kartsız bırakan bankama kızdım. Ve gecenin o saatinde, Mediciyeköy’ün ortasında parasız ve yapayalnız kaldım. Yine de moralimi bozmadım. Akbil basıp metrobüse girdim ve hemen ev arkadaşımı aradım. Cep telefonu cevap vermedi. Evi aradım; ev cevap vermedi. Eve kadar taksiyle gidip ev arkadaşımdan para isteme ümidim çöpe gitmişti. Metrobüsten çıktım. Tekrar metroya atladım ve Taksim’den, cebimdeki son parayla Bostancı dolmuşuna bindim.
Saat 00:30 civarı Caddebostan sahil yolundaki Erenköy sapağından evime kadar yaklaşık yarım kilometrelik yolu korkudan titreyerek yürüdüm. Evet, Anadolu yakası nezihtir, güvenlidir, kimseye birşeycik olmaz ama, benim yürüdüğüm yol da o kadar karanlık ki, kesseler kimse duymaz. Tabii, ben o sokağa gelene kadar yol boyu Garanti Bankası’na sinirlendiğimden Twitter ve Facebook’ta serzenişlerimi dile getirdim ve olabilecek en kötü senaryoyu da yazıp bankaya sessizce hesap sordum: “Ey Garanti Bankası, gecenin şu saati beni o karanlık sokakta bıçaklasalar bunun vebalini nasıl ödeyeceksin? Bunun sebebi, sorumlusu, gecenin bir körü beni arasız pulsuz sokak ortasında bırakan sensin!”
Ertesi sabah işyerine gittiğimde yaptığım ilk şey, hesabımda kalan son parayı bir arkadaşımın hesabına aktarmak ve ondan nakit olarak alıp likidite sorunumu çözmek için internet şubesi hesabıma girmek oldu. Bir de ne göreyim? Hesabımda para da kalmamış. Ayrıca bana gerçekten yeni bir ‘paracard’ tanımlanmış. Öfkem, yerini şaşkınlığa bıraktı. Yani ben evvelki gece, kartımı paramatike kaptırmamış olsam da parasız kalacakmışım zaten. Her halükarda meteliksizmişim de haberim yokmuş!
Hem kartımın gitmesi hem de paramın buhar olup uçması kafamı karıştırmıştı. Durumu çözmem ve iyice anlamam gerekiyordu. Dolayısıyla, bir sonraki işim de bankayı arayıp hesap sormak oldu. Bir hışımla aradım 4440333’ü. Hesabımdaki paranın akıbetini sordum. Ayrıca, beni gecenin bir körü sokakta beş kuruşsuz ve kartsız bıraktıklarını da anlattım. Çağrı merkezi yetkilisi, hesabımdaki paranın Cuma gecesi Sirkeci şubesindeki paramatikten çekildiğini söyledi. Ben de kıza, öyle bir işlem yapmadığımı söyledim. Kızcağız hemen şüpheli işlem bildirimi yapmam için beni yönlendirdi.
Şüpheli işlem bildirimi yaparken Garanti Bankası çağrı merkezi yetkilileri bana epey yardımcı oldular ve durumu da açıkladılar. Meğer bir önceki hafta ben dahil birkaç müşterinin hesabından kendi bilgileri dışında para çekilmiş. Ama nasıl olduysa, kendileri çekmiş gibi görünüyormuş. Bu şüpheli durumu fark eden banka, tüm o müşterilerin ‘paracard’larını iptal edip, cep telefonlarına kısa mesaj göndermiş. Evet, bu açıklama beni tatmin etmişti gerçekten. Bana düşen, durumu bildiren ve genel merkeze şikayetimi açıklayan bir dilekçe yazmak olmuştu. Denileni yaptım.
Bütün bunları yaparken bir yandan da bankacı bir arkadaşımı arayıp böyle durumlarda izlenen sürecin nasıl işlediğini sordum. Bankalar, şüpheli işlemlerle ilgili dilekçeyi takibe alıp, söz konusu ATM’nin kameralarından parayı kimin çektiğini izler ve müşteriden başka biri işlem yaptıysa, parayı 10 gün içinde iade ederlermiş. Zaten benim vakamda, durum banka tarafından biliniyormuş ki kartımı anında iptal etmişler. Yani, ben bankama beni parasız bıraktığı için söylenirken aslında, bankam beni korumaya ve yeni usulsüzlüklerin gerçeklemesini önlemeye çalışıyormuş.
Dilekçemi bankaya ilettikten sonra, yeni ‘paracard’ım için adresimi bildirdim. Garanti Bankası beni aynı gün arayarak, birkaç müşterinin başına gelen durumu izah etti ve kartların iptal edildiğini, en kısa zamanda yenilerinin adresimize gönderileceğini bildirdi. Yani, ben çağrı merkezini aramasam dahi, beni arayıp bilgilendireceklermiş. O telefondan sonra, bankama teşekkür edip, bir de adamların günahını aldım diye vicdan azabı duydum.
Bankamın beni korumaya çalışmak için böyle bir girişimde bulunması beni memnun etti. Ama keşke, cumartesi sabahı bana mesaj atmak yerine arayıp bilgilendirselerdi ve kartımın ilk kullanımda yutulacağını söyleselerdi. Ben de ona göre tedbirimi alırdım. Müşteri memnuniyeti tam olurdu o zaman. Anladığım kadarıyla banka, olayın ne olduğunu tam olarak çözene kadar bizlere bilgi vermedi; kartları iptal ederek önlem almayı yeterli gördü.
Her ne kadar, beni haftasonu parasız bırakarak tam anlamıyla bir memnuniyet yaşatmasa da Garanti Bankası’nı, daha fazla mağdur olmamızı önlemek için atik davrandığından ötürü kutluyorum. Olayı kısa sürede çözerek, bilgim olmadan çekilen parayı hesabıma dört gün sonra geri yatırdığı için de teşekkür ediyorum. Benim param çok fazla olmadığı için hem ben hem banka şanslıyız ama, bu dolandırıcılığın birkaç kişinin başına geldiğini ve bankanın herkese ödeme yaptığını düşünürsek, aslında ne büyük bir zarara uğradığını da anlamak zor olmaz.
Canım bankam, o paraları cebinden ödedi, bizleri hem mağduriyetten hem de daha fazla zarar görmekten kurtardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder