14 Mayıs 2011 Cumartesi

İNCİR ÇEKİRDEĞİNİ DOLDURMUYORUZ

Hepimiz kocaman hayatlar yaşıyoruz. Yeryüzünün atmosferindeki her bir molekülü tüketen yedi milyar insan…

Kimi zaman dünyayı kurtaran, kimi zaman savaşlar çıkaran, kimi zaman kitleleri imha eden, kimi zaman ikizleri yerle bir eden, kimi gün ağlayıp kimi gün gülen; içi kan ağlarken eğlendiren; kimi şanslı, kimi şanssız, kimi dillere destan, kimi acınası milyarlarca hayat yaşıyoruz.

O kadar büyük ki hayatlarımız, ucunu bucağını kestiremiyoruz. Biz ezelden beri vardık, kendimizi bildik bileli yaşıyorduk zaten ve öldüğümüzü de anlamadık. Bir baktık ki yokuz, yok olmuşuz. Bir incir çekirdeğini bile dolduramadan…

Hani kocaman yer kaplıyorduk başkalarının hayatında? Hani hizmet ediyorduk çalıştığımız kuruma? Hani biz bir gün işe gitmesek ajans batardı? Hani bir gün yayına çıkmasak kanal patlardı? Hani bir saat çalışmasak sınav yatardı? Hani iki gün görüşmesek sevgilimiz çatlardı? Hani bir hafta gitmesek annemiz surat yapardı? Hani o haftasonu görüşmesek kankalar kızardı? Hani çok önemliydik? Hani kocaman kocaman hayallerimiz vardı? Hani dev gibi arabalarımız vardı garajda? Hani yüz katlı gökdelenlerimiz, jetlerimiz, gemilerimiz, filolarımız, fillerimiz, adalarımız vardı?

Öldük ve bir incir çekirdeğini bile dolduramadık. Bir tören, bir tabut ve toprak yetti bizi anlatmaya. Koskoca evrende kapladığımız alan=1 nokta. Sahip olduğumuz onca şey yalan; son bulur bir kapta.

Ne kadar böbürlensek de dolduramıyoruz hayatı. Biz, kafamızın içindekilerden ibaretiz. Yazarız hiç bilmeden, konuşuruz iletişim kuramadan. Kırarız dökeriz hesap sormadan. Adam öldürürüz yargılamadan, ahkam keseriz merkep yalamadan, aşık oluruz saygı duymadan.

Neden böyle yapıyoruz? Neden kendimizi bu kadar önemsiyoruz? Bir incir çekirdeğini bile dolduramıyoruz oysa. Seviyoruz, ama sahip olamıyoruz. Dert ediyor, ama umursamıyoruz; bekliyor, ama sadık kalmıyoruz; ihanet ediyor, ama azap çekiyoruz; yakıyor, incitiyor, ama içten içe kanıyoruz oluk oluk. Hayat kayıp gidiyor elimizden, tutamıyoruz. Aciziz, sevdiklerimizi kaybetmeye engel olamıyoruz. Bağlanıyor, ama elimizde tutamıyoruz. Ümit veriyor, ama hayal kırıklığına uğratıyoruz. Büyütüyor, ama yaşatamıyoruz. Biriktiriyor ama kullanamıyoruz.

Neden yapıyoruz? Çünkü, doğuyoruz ana rahminden çıkamadan. Serpiliyoruz büyümeden. Aklımız eriyor, ama olgunlaşamıyoruz. Yaşlansak da geçmişten ders almıyoruz. Boşa gidiyor yaşanan koca ömür.

Aciziz, insan gibi aciz. Kafamızda ne varsa oyuz. Hayallerimiz de, endişelerimiz de, korkularımız da, umutlarımız da biz. Kendi kafamızın içindekilerden yaptığımız perdenin arkasından bakıyoruz hayata. O yüzden başkalarının isteklerini, düşüncelerini, sıkıntılarını anlayamıyoruz. Bizden şikayet edeni geri püskürtüyoruz körelmiş sağduyumuzla. Kendimize aynada baksak da göremiyoruz hatalarımızı. Ayna da bize o perdenin ardından bakıyor zaten. Kendimizi ya dev gibi, ya böcek kadar görüyoruz. Yakınımızdakilere sormuyoruz: Benden ne istiyorsun? Hoş, biz de zaten isteklerimizi dile getiremiyoruz.

Bomboş hayatlar yaşıyoruz doludizgin. Dünyada bir nokta kadar yer kaplarken varlık aleminde yok sayılıyoruz. Ama yakıp yıkınca, katledince, fethedince, petrole sahip olunca, okyanusları kirletince, ülkeleri dize getirince kendimizi kainatın hakimi sayıyoruz. Kendimizi bir şey sanıyoruz.

Öyle boş yaşıyoruz ki, ne kadar boş olduğunu göremiyoruz. Ölünce, bir tabuta sığıyoruz. Ölmeden göremiyoruz.

Şu koskoca evrende ne yazık ki incir çekirdeğini doldurmuyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder