25 Aralık 2011 Pazar

TEKNOLOJİDEN YORULDUM



Ne zaman unuttuk sevmeyi, birbirimize güvenmeyi? Ne zamandı en son birisine çırılçıplak sırtınızı emanet edişiniz? Onun bıçak saplamayacağından, sizi düdüklemeyeceğinden emin oluşunuz? Ne zamandan beri en yakınlarınızı bile yabancıymış gibi hissediyorsunuz? Ne zamandan beri aşık olduğunuz insanların ciğerinin beş para etmediğine, size pislikmiş gibi davrandığına ve bir an önce sizi başından atmak istediğine inanıyorsunuz? Çok uzun zamandır ve çok uzun zaman önce…

Ayo Technology’de Milow diyor ki, "Teknolojiyi kullanmaktan yoruldum." O sözleri yazan ellerini öper, yalarım Milow’un. Al benden de o kadar... Teknoloji hayatlarımızı iyice doldurduğundan beri –ki istila ettiğinden bahsetmiyorum. Artık istiladan çok öte bir şey bu, teknoloji olmadan tuvalete bile gidemez hale geldik- birbirimizden koptuk. Sadece birbirimizden değil, kendimizden bile koptuk. İçimizdeki insandan, içimizdeki çocuktan… Teknoloji, hücrelerimize kadar işledi ve yararlı organelleri bir bir söküp atıyor hücreden. Yakında bir nükleus bir mitokondri kalacağız.  Seçici geçirgenlik zaten tarih oldu. Artık geçici seçirgen olduk.  

Teknoloji, internet, sosyal medya, ilişkilerimizi ve ruh sağlığımızı nasıl olumsuz yönde etkiliyor, farkında mısınız? Teknolojiye karşı olduğum için yazmıyorum bunları. Ben de internetin ve sosyal medyanın, web 2.0’ın sayesinde bu yazıyı sizlere ulaştırabiliyorum sonuçta. Ancak, ortada bir sorunumuz var. Birileri, bizim internet başında daha fazla vakit geçirmemizi ve beynimizin uyuşmasını istiyor olabilir mi? Sosyalleşmek sandığımız şey, aslında çevremizden kopmamız olabilir mi? Bir güç, bizi birbirimizden koparmak için, birbirimize daha çok bağlandığımızı düşündürten bir tezgah kurmuş olabilir mi? Bunu bir komplo teorisi olarak algılamaya gerek yok. Ama bundan 15 yıl önce randevu verdiğimiz arkadaşlarımızla bugün artık cep telefonu olmadan, şehrin en belirgin noktasında bile buluşamıyorsak, teknolojinin hayatımızda çok ciddi değişikliklere yol açtığını kolaylıkla söyleyebiliriz.

Sosyal medya, ilişkilerimizi kangerene çeviriyor. En çok da duygusal ilişkilerimizi zedeliyor. Sevgilinin eski fotoğrafları içimizi acıtırken, başkalarıyla yaptığı yazışmalar veya paylaşımlar içimize kurt düşürüyor. Bizim eylemlerimiz de onun canını acıtıyor. Ortada fol fos olmasa dahi... Sevgililer birbirinin her şeyini bilmediklerinde daha mutluydular. Birbirlerini daha kolay kandırabildiklerinden değil… Cehalet mutluluk olduğundan…

Ayrılınca işler daha da kötü oluyor. Facebook’tan silseniz dahi bir şekilde eliniz o sayfaya gider ve onun en ufak bir eyleminden anlam çıkarırsınız. Off, çok kötü bir şey bu. Eski sevgililerimi Facebook‘ta sırf bu yüzden bloke ederim. Kazara elim gidip açmışsam da karnıma ağrılar girer. Sanki idam sehpasına götürülüyormuşum gibi kan ter içinde kalırım. Fazla hassasım değil mi? Ama içinizde, benim gibi hassas kalplerin olduğunu biliyorum.

Gelelim baştaki paragrafa… Ben bu sorulara verilen yanıtların da belirleyicisinin sosyal medya, internet ve teknoloji olduğunu düşünüyorum. Artık kimse kimseye değer vermiyor. Çünkü, elini sallasa internette onlarcasını bulacağını düşünüyor. Sizi kaybetse çok da bir şey ifade etmiyor ona. Siz dünyanın en değerli insanı olsanız da... Zaten değerinizi anlamıyor ki…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder