Türkiye’de, öğrencileri ve kamu sektöründe çalışmak isteyen adayları sınayan bir kurum var: Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi. Yıllardır tartışılan bir kurum. Gerek sınav sistemleri gerekse sınav oragnizasyonları bakımından ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranabilmiştir. Ben bildim bileli “ÖSYM’ye ne gerek var, üniversite sınavı niye var, hiç adil değil, çok saçma, her okul kendi sınavını yapsın” denir durur.
Ben de üniversite gibi, askeri lise gibi kurumlara giriş sınavının her okulun kendi sistemiyle yapılması taraftarıydım. Söz gelimi, ODTÜ Makine Mühendisliği’ne girmek isteyen öğrenci ile İstanbul Üniversitesi Amerikan Dili ve Edebiyatı’na girmek isteyen öğrenci aynı derslere çalışmadan, kendi bölümleri üzerine yoğunlaşmış sınavlara hazırlanarak elemeden geçmeliler, diye düşünüyordum. Ama bunları söylemek kolaydı tabii. Ülkenin şartları gözetilerek bir kez daha düşününce, adil olmadığını düşünüdüğümüz merkezi sistemin, bir kurumun kendi içinde yapacağı sınavdan çok daha adil olacağını söyleyebiliriz.
Bugünlerde ÖSYM’nin en çok eleştirildiği konu bu. ‘Cemaatçileri istedikleri bölümlere sokabilmek için merkezi sınavda şifreyle, yerine adam sokmayla, kopyayla, önceden cavp anahtarı vererek, hileli kitapçıkla sınava alıyorlar’ şeklinde tartışmalar var. Yani düşünsenize, bunu koskoca devletin merkezi sınav kuruluşu yapıyorsa, tek başına bir okul, kendi özerk sınavında neler yapmaz! Düz mantıkla ulaşılacak sonuç bu olmalı herlade.
Ben tabi, ne olursa olsun ‘ÖSYM iyidir, candır, öpüp başımıza koyalım’ demiyorum. Ne yazık ki ÖSYM, son 2-3 yıldır, eline yüzüne bulaştırmadan bir sınav yapamadı. Her defasında ya sorular hatalı çıkıyor, ya birileri haksız başarı elde ediyor, yok kimilerine cevap anahtarı önceden veriliyor, yok bazı kitapçıklarda basım hatası oluyor, yok efendim şifreli cevap anahtarı çıkyor ortaya vs. Artık ÖSYM’ye güvenimiz kalmadı. En son 24 Nisan’da ALES yapıldı –ki bu sınava ben de girdim- İzmir’de hatalı kitapçık krizi yaşandı.
Bundan sonra öğrencilerde ve kamu personeli adaylarında şu tedirginlik olacak: “Yahu ben şimdi X sınavına gireceğim ama acaba ne hatalar çıkacak?” Çünkü bir sınava hazırlanırken amacınız, ya barajı aşmaktır ya da en yüksek puana ulaşıp istediğiniz bölüme girmektir. Ama, durum böyle olunca, olası aksilikleri düşünür durursunuz. Çünkü, sınavda şaibe varsa, yani iptal edilecekse, bazı sorular geçersiz sayılacaksa, sizin harcadığınız onca emeğin, enerjinin ve zamanın boşa gitmesi ihtimali var. Bu da motivasyonun düşmesi ve umutsuzluk demek. Bakın, son YGS skandalından sonra üniversiteye hazırlana bir gencin ihtihar haberi geldi. Bu belirsizlik, hayatını o sınava, geleceğini üniversiteye adamış birinin dünyasını o derece karartabilir. Bununla şaka olmaz.
Ortada sadece iddialar varken kimseyi zan altında bırakmak istemem, ama gerçekten birilerini belli konumlara getirmek için onlara şifreleri cevap anahtarları falan veriliyorsa bu, binlerce günahsız, dürüst ve bileğinin hakkıyla hazırlanan, çalışan insana, tarihteki en büyük haksızlıktır ve sizin bedavadan üniversiteye veya bir kamu kuruluşuna soktuğunuz kişi güle oynaya hayatını sürdürürken, hakkını yediğiniz kişinin hayatı kararabilir. Bunun vebali günahı ödenemz!
İşte, son 2-3 yıldır şaibesiz tartışmasız bir sınav yapmayı beceremeyen ÖSYM artık her sınavda kendini de sınayacak. Gerçekten hatasız iş yapılıyor, herkese adil davranılıyorsa, bundan sonraki sınavlarda göreceğiz. Sırada ALS, TODAİE, KPDS, TUS ve YGS var. Umuyoruz ki kurum, bu sınavlarla kendini aklar. Yoksa ÖSYM’ye başkan seçme sınavı da yapılması gerekecek ki mevcut başkanın imajına bakılırsa bir din görevlisi olmak isterken, ÖSYM’nin azizliğine uğrayarak İTÜ Makine Mühendisliği’ne girmiş gibi görünüyor. Hakkında intihal yaptığına dair iddialar bulunduğunu hatırlatmama bilmem, gerek var mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder