Lise yılları… Hayatın en karmaşık en gel-gitli, en eğlenceli dönemi. İnsan bir gün ağlar, bir gün her şeye olur olmaz güler. Kimi gün tüm dünyanın yükü omuzlarında, kimi gün ayaklarının altındadır. Bazen küçük dağları yaratır liseliler, bazen bir karınca kadar değerleri olmadığını düşünürler. Bir an önce büyüyüp bu anlamsız yaşamdan kurtulma, reşit olup ailelerinden bağımsızca hareket etmek isterler. Ancak geriye dönüp bakıldığında, lise yıllarının hayatın en güzel, gençliğin en heyecanlı zamanları olduğu anlaşılır.
Ben liseyi 1999 yılında bitirdim. O zaman liseler dört yıl değildi ama ben dört yıl okudum. Çünkü yabancı dil ağırlıklı bir liseye gidiyordum. Bir yıl hazırlık okuduk; yan gelip yattık. Ertesi sene matematiği unutmuş olduğumuzdan sınavlarda sapır sapır döküldük. Sıkıntıdan alerji olduk, psikozlara girdik. Sonra da alıştık duruma, kendimiz toparladık. Lise 3’lüler bize kocaman gelirdi; biz lise 2’deyken onlarla yaşıttık. Onlar ÖSYM’ye girdi, biz şanslıydık. Ertesi sene tek basamaklı sınav geldi. Ama biz aslında şanssız bir kuşaktık. İlkokulda iki kere Anadolu Lisesi Sınavı’na girmiştik, lise sonda da ÖSS ertelendi. Kızdık, köpürdük ama boynumuz kıldan ince, girdik sınava.
Ben çok çalışkan bir sınıfın öğrencisiydim. Herkes edepli, terbiyeli ahlaklı kibar, aklı başındaydı. Bizim okulun diğer sınıflarıysa bizim gibi değildi. Biz “süper lise”yiz diye bizimle alay ettiler. Bizi “inek” olmakla suçladılar. Hatta mezuniyet yemeğimizi onlardan ayrı yapmak istedik, “Ahırda saman eşliğinde mi yapacaksınız?” diye sordular. Biz bunu soranlardan bir yaş büyüktük halbuki. Yaşıtlarımız önceki yıl mezun olmuşlardı.
Harala gürele derken koskoca dört yıl geçti gitti. Şimdi çok az arkadaşımla iletişimim var. Herkes bir yerlere dağıldı. Yaşımız genç ama kimi evlendi, çoluk çocuğa karıştı, kimi çalışıyor, kiminden haber yok. Kim bilir neredeler. Çok eski bir tarih değil. Topu topu 11 yıl geçmiş aradan. Ama bana çok geride kalmış gibi geliyor.
Aradan geçen bu kadar kısa zaman rağmen sanki nesil farkı varmış gibi şimdiki liselilerle aramızda. Şimdikiler bizden daha uzun, daha zayıf, daha az sivilceli, daha bilmiş. Hepsi kaçın kurası. Biz süt çocuğuyduk. Şimdikilerin bilmediği bir şey yok. Bu, onlar için büyük şans. Biz elimizle zoraki ödev yazardık. Onlar artık bilgisayarda yazıp çıktısını alıyorlar. Artık MP3 çalarlar var, teneffüste müzik dinliyorlar. Yolda sokakta onları yanlarından ayırmıyorlar. Biz cep telefonunu uzaktan görmüştük. Çoğumuzun anne babasının bile yoktu. Şimdikilerse cep telefonu olmayanı dövüyorlar.
Bu kadar kısa zamanda nasıl böylesine değişti bu nesil? Gazete haberlerine bakın. Nasıl bu kadar saldırgan, bu kadar sadist, bencil ve umursamaz hale geldiler? Sebep fizyolojileri mi? Yani bana sebep hormonlar m demek istiyorsunuz? O yaşta insanın hormonları düzensiz olur, çocuklar yetişkinlikle çocukluk arasına sıkışıp kalır ve mantık yürütmez, o nedenle de saçma sapan davranır mı diyorsunuz? Rica ederim. Şimdiki gençler sizi suya götürür, susuz getirir. Öyle bilinçli, öyle uyanıklar ki. Hem, bunun fizyolojiyle alakası yok. İnsan nesli 11 yılda evrim geçirip saldırganlaşmaz. Bunun başka bir nedeni olmalı.
Benim gözlemlerime göre bu gençler, ailelerinden bekledikleri ilgiyi ve sevgiyi görmüyorlar. Aileler ne ekerlerse onu biçerler. Evlat yetiştirmek de böyledir. Ben hep derim, çocuk yapmak hamile kalmak kadar basit değildir. Bu olgunun toplumsal boyutu var. Bir çocuk yapmak, onu büyütmek ve topluma kazandırmak çok önemli bir görevdir. Nasıl herkes öğretmen, elektronik mühendisi, pilot olamazsa, anne baba da olamaz. Bunun için eğitim almak lazım. Genlerimizde üremek var. Nasıl çocuk yetiştirmek gerektiğiniyse öğreniyoruz. Çünkü içinde bulunduğumuz ortama göre şekilleniyor çocuklarımızın karakteri. Yani, şimdiki liselilerin bu durumundan bence aileleri sorumlu.
Sadist, saldırgan, vahşi ve ahlaksız olmayan nasıl öyle oluyor? O ağaç kovuğundan mı çıktı? Liseli erkekler Polat Alemdar’a, kızlar da Seda Sayan’a benzemek istiyorsa bundan aileler sorumlu. Çocuklarına bir uğraş yaratamayıp, televizyon karşısına mahkum ettikleri için… Ama en büyük suçlu, kanal yöneticileri. Kendileri de farkındalar reyting uğruna ne kadar iğrenç şeyler yayınladıklarının. Sorarım: hangi kanal patronu kendi kanalındaki bu abuk subuk yayınları izliyor? Allah aşkına, kanal patronlarına soruyorum: Sizin çocuğunuz ne seyrediyor? Sizin kanalınızı mı?
Aradan 11 sene geçti. Ama aramızda çok fark var şimdiki liselilerle. Ben o yaşlara dönmeyi çok isterdim. İnanın o yaşlar benim hiçbir şeyi kafaya takmadığım, her şeye katıla katıla güldüğüm, hiç bir şeyden korkmadığım, geri dönmeyi istediğim yaşlar. Keşke tekrar 17 olsam. Reşit olmamış olsam.
Ben liseye donmeyi hic istemezdim. Donsem de coook sey degistirirdim. Kendine guvensiz, en on siradan baska yere oturmaya, surekli ders calisan, kas arasini ve biyiklarini israrla almayan, uniformasini eksizsiz giyen, uyuz bir kolej kizi olmazdim kesinlikle. Lisede hic "cool" olamamis olmak, bugun bile beni hala etkileyen bir sey inanir misin? Facebookta lise arkadaslarimin resimlerine bakip, yok yok bunlar cok cooldu ama simdi ben de cok guzelim falan diyorum hala...
YanıtlaSil